Saturday, October 21, 2017

‘‘BABALAR VE OĞULLAR’’ VE FEODAL SİSTEMİN DÖNÜŞÜM SANCILARI

‘‘BABALAR VE OĞULLAR’’ VE FEODAL SİSTEMİN DÖNÜŞÜM SANCILARI
 ‘’Babalar ve Oğullar’’ romanı Rus toplumunun farklı sosyal sınıflarından seçilen karakterler aracılığıyla 1850lerde Rusya’da toprak reformu ile yaşanan sancılı değişim sürecinin sosyal ve kültürel açıdan yansımalarını işler. Dramatik sahneleme, realist gözlemlerden yola çıkılarak yaratılmış karakterler,yerler,olaylar ve bunlarla güdülen topluma ayna tutma amacı bu yapıtı realist bir yapıt yapan özelliklerdir. Üniversite öğrencisi olan Arkadiy’in arkadaşı Bazarov ile birlikte babasının çiftliğine ziyarete gelmesiyle başlayan romanda, olayların arka planında bu şekilde toprak reformunun etkileri, Rusya’da sınıflı toplum yapısı, mevcut ekonomik ve siyasi durum, çözüm hakkında farklı görüşler işlenir.
Yapıtın ilk sayfalarında, Nikolay ve Pavel Petroviç’in tanıtıldığı ve betimlendiği bölümde, arka planda Rusya’da romanın başladığı yıl olan 1859’a kadar geçen zamanda 19. yüzyılda süregelmiş olaylar,eski geleneksel toplum düzeni, gelenekler ve aristokrasi kültürü verilmektedir. Yazar, Nikolay Petroviç’i tanıtmaya başladığı kısımdan itibaren arka planda Rus toplumuna sosyal,ekonomik ve kültürel açıdan ayna tutar. ‘’... iki yüz kölelik güzel bir arazisi,veya köylülerle sınırlarını belirlemesinden bu yana kendi deyimiyle, iki bin hektarlık bir ‘çiftliği’ vardı.’’(Turgenyev,3) ve ‘’... 48 yılı gelip çatmıştı. İster istemez köyüne döndü ve sonra tarım alanındaki değişiklikler ile ilgilendi.’’ (Turgenyev,5)  tümceleri okura Rusya’nın içinde bulunduğu değişim dönemini, yıkılmakta olan eski feodal toprak düzenini aktarır. Sonrasında ise, Bazarov ile Arkadiy çiftliğe gelince,bunu izleyen olaylarda (baba-oğul kavuşması, at arabası ile çiftlik evine gidiş, Bazarov ile Nikolay’ın tanışması) yine arka planda toprak reformunun etkileri, Rusya’daki yoksulluk ve sınıflı toplum yapısı işlenmiştir. Yapıtın ilerleyen kısımlarında, gerek arka planlarda geçen betimlemeler, gerekse alt sosyal tabakalardan seçilmiş bazı karakterler aracılığıyla  Rusya’nın ekonomik açıdan hiç de iç açıcı bir durumda olmadığı ve toplumda genel olarak yoksulluğun hakim olduğu yansıtılır. Arkadiy’in Maryino’ya olan arabası yolculuğunda, onun bakış açısı ve düşünceleri üzerinden Rusya kırsalının genel durumu okuyucuya aktarılmak istenmiştir:
‘’Geçmekte oldukları yerler güzel sayılmazdı... kararmış alçak çatılarının yarısı uçup gitmiş basık evleri ve çıplak kalmış harman yerlerinde duvarları kuru dallardan örülmüş, kapıları esner gibi açık duran, yan yatmış samanlıklarıyla küçük köyler, sıvaları yer yer dökülmüş tuğladan ya da ahşap köy kiliseleri ve haçları eğilmiş, dağılmış mezarlıklar çarpıyordu göze. Arkadiy’in yüreği hafiften sızlıyordu bunlara bakarken. Öte yandan karşılaştıkları köylülerin de üstleri başları berbat, atları sıskaydı...sıska,kemirilmiş gibi tüyleri dökülmüş inekler hendeklerde hırsla otluyordu.’’(Turgenyev,14-15)
 Toprak reformunun etkilerini, eski düzene dair izleri ve bu konudaki yenilikleri ise en iyi Nikolay Petroviç’in ‘’Özgürlüğü verilmiş eski kölelerimi yanımda tutmamaya karar verdim...’’ (Turgenyev,12) sözlerinde, bir serf olan Feniçka’yı evine almaktan utanç duymasında ve ‘köylülere toprak verecek olmasında’ (Turgenyev,14) görülür. Feniçka ile olan ilişkisinden yine de utanç duysa ve olabildiğince insanlardan gizlemeye çalışsa da, bu eski geleneksel düzen için imkansız bir evliliktir ve bu yüzden çok büyük bir değişimin ve yeniliğin habercisidir. Orta Çağ’dan beri süregelmiş olan bu feodal düzen yavaş yavaş çökmektedir. Toprağa bağlı köleler olan serfler artık yavaş yavaş özgürleşmektedir. Bunun bir göstergesi yapıtın 8. sayfasında sonradan özgürlüğü verilmiş bir serf olan Pyotr’ın küçük bey Arkadiy’in elini öpmeye davranmayıp, yalnızca uzaktan eğilerek selam vermesinde görülebilir. Nikolay Petroviç gibi genele kıyasla insancıl ve liberal olan toprak sahiplerinin dediği gibi artık bir arazi, üstünde yaşayan ve çalışan ‘köle’ sayısından çok, yüzölçümü ile ifade edilmektedir. Nikolay örneğinde gördüğümüz gibi bazı köylülere toprak ve özgürlükleri verilmiştir ve efendi ile köylü arasındaki bu katı, keskin sınıf farkı erimektedir. Bazarov’un ölümü sonrası olanlardan bahsedilen kısımda anlatılan Nikolay Petroviç’in var gücüyle çalıştığı toprak reformu komisyonu, köylülerin ve kültürsüz toprak sahiplerinin bilinçlendirilmesine olan güçlü inancı kuşkusuz büyük bir öneme sahiptir ve bir anlamda da toprak reformu sorununun çözüme ulaştığı kısım olarak kabul edilebilir. Öte yandan, soylular ile serfler arasında gerek yaşam tarzı, gerek entellektüel birikim olsun iletişim kurmalarına bile engel olacak büyük bir uçurum vardır.Öncelikle orta sınıfın temsilcisi olan Bazarov’un Maryino’da çiftlikte biraz zaman geçirdikten sonra köylülerin mutlak saygı ve sevgisini kazanması bunun bir örneğidir. Ev halkı arasından serflerle tek başarılı ilişki kurabilen Bazarov olur. Bunu ‘’ Kendinden aşağı düzeyde insanlara hiçbir zaman yüz vermemesine ve umursamaz davranmasına karşın, onların güvenini kazanmakta özel bir yeteneği olan Bazarov’’(Turgenyev,23) betimlemesinde, Bazarov’un bu durumu kendisini artık Rus sayamayacağını söyleyen Pavel Petroviç ile tartışırken onun yüzüne vurmasında; yani ‘‘Benim dedem toprağı kendi sürerdi. İstediğiniz köylünüze sorun, hangimizi.. sizi mi beni mi kendisine daha yakın, yurttaşı olarak benimseyecektir. Siz onlarla konuşamıyorsunuz bile.’’ (Turgenyev,64) de açıkça görürüz. Yapıtın sonlarına doğru ise tekrar Bazarov ile köylülerin bir konuşma sahnesine yer verilmiştir. Bu konuşmada da yine Bazarov köylüleri küçümseyerek umursamaz bir tavırla ‘’Sizin dünyanız nasıl bir şey; onu anlat sen bana. Sizinki de mi öküzün boynuzları üzerinde?’’(Turgenyev,231) gibi iki sosyal sınıfın farklı dünyalarda yaşadığını ima eden bir sorar. Köylüler ise kendi dünyalarında efendilerinin sözünün geçtiğini ve dünyalarının aşağı yukarı bundan ibaret olduğunu açıklar.Bazarov oradan ayrıldıktan sonra köylüler o köylülerle konuşma konusunda kendine çok güvenen Bazarov’dan ‘’Bey işte,ne anlar..’’(Turgenyev,232) şeklinde söz ederler.  Nitekim, bütün bunlar göz önüne alındığında 19. Yüzyılın ikinci yarısında Rus toplumunun ekonomik açıdan ilkel ve kötü bir durumda olduğu ve Orta Çağ’ın kalıntısı olan toprağa dayalı tarım toplumu ve katı sınıflı toplum yapısının değişmekte olduğuna varılır. Bunlar, farklı tabakalardan seçilen karakterler’in davranışları, çatışmaları ve aralarındaki tartışmalar, ve aynı zamanda arka planda geçen bazen önemsiz gibi gözüken betimlemeler ile okuyucuya aktarılmıştır.
Yapıttaki ve o dönemdeki en büyük soru ve sorunlardan biri de Rusya’nın içinde bulunduğu durumdan nasıl çıkacağıdır. Bilindiği gibi durum hiç de iç açıcı değildir ve Rusya Batı Avrupa’nın çok gerisindedir. Gelişmenin yolunu Avrupa’yı izlemek ve batılılaşmakta gören Turgenyev’in kaleme aldığı ‘’Babalar ve Oğullar’’ ise çoğu kez Rusya’nın mevcut durumu yansıtılarak gerekli olan çözümün ne olacağına dair önermeler sunan,bu amaçla yazılmış bir yapıt olarak algılanmıştır. Çözüm veya kurtuluş ile ilgili ise farklı kesimlerin farklı fikirleri vardır. Turgenyev, dönemin en büyük tartışması olan bu konuyu gerçekten de o dönemde varolan belli başlı görüşlerden karakterler aracılığı ile yansıtmıştır okuyucuya, yani toplumun sosyal yapısı hakkındaki realist gözlemlerinden yola çıkmıştır. Yapıtın ilk sayfalarında Arkadiy at arabasındayken, köylerin halini gördükten sonra  ‘’Hayır,’’ diye düşünüyordu Arkadiy, ‘’hiç zengin bir yer değil burası, ne refah ne de faaliyet var; hayır,hayır,böyle gitmez, değişiklikler yapmak zorunlu... Peki ama nasıl yapmalı nereden başlamalı?..’’ (Turgenyev,15) düşüncelerinde rastlanır bu soruya. Sonra, Bazarov-Arkadiy ile Pavel-Nikolay ikilisi arasındaki tartışmalarda iki tarafın da fikirleri incelenir. Pavel, İngiltere örneğinde olduğu gibi özgürlüğü ve gelişmeyi aristokrasinin getirdiğini savunurken, artık bu karın doyurmayan teorik akımlardan, sanattan vb.’den bıkmış olanların temsilcisi Bazarov ise çözüm olarak her şeyi yadsımayı ve zamanı gelince yıkmayı öne sürmektedir. İki taraf da Rusya’nın içler acısı hali, memurların rüşvet aldığı, ticaret ve hukuk siteminin başarısızlığı ve halkın cahilliği, muhafazakârlığı konusunda hemfikirdirler. Ortak olan şey ise herkesin aklında aynı soru olduğudur: ‘’Ne yapılmalı?’’.
Kuşkusuz yapıtın en büyük çatışmalarından biri de yine toprak reformu ve yavaş yavaş erimekte olan katı sınıflı toplum yapısı ile yakından ilintili olan sosyal sınıf çatışmasıdır. Bu çatışma, orta sınıfı temsil eden Bazarov, onun özellikle Pavel olmak üzere bütün Kirsanovlarla tartışmaları ve Anna Sergeyevna ile olan ilişkisi üzerinden anlatılmıştır. O dönemde de hala aralarında çok keskin sınırlar sosyal sınıfların varlığı görülür.  Başta Pavel Petroviç ile Bazarov arasındaki tartışmalar ve çatışmalar ideoloji ile ilgili gibi gözükse de aslı sosyal sınıf çatışmasına dayanmaktadır. Yapıtta sürekli olarak Bazarov’un aristokratlara olan nefreti görülür. İlk olarak St.Petersburg’da Bazarov’un uzaktan tanıdığı birinden ‘’Rezilin,aristokrat bozuntusunun tekidir.’’ (Turgenyev, 59) ile başlar bu nefretin dışa vurumu. Bazarov soylulardan hem nefret etmektedir hem de sürekli aralarında bulunmaktadır. Yapıt boyunca, kendi ailesinin yanında kalmaya ancak üç gün dayanabilirken, Kirsanovların çiftliğinde uzun süre kalması ve Anna Sergeyevna’nın yanında haftalar geçirmesi de bunun örnekleridir. Bazarov bir anlamda arada kalmıştır aslında, ne serftir ne de soylu. İç çatışması ve soylulara karşı olan aşırı kininin sebebi de bu arada kalmışlık ve soylulara olan gizli özentisidir.  Bazarov  örneğinden yola çıkılarak bütün dönemin gençliğinin, bir arada kalmışlık içerisinde olduğundan, o dönemin Rusya’sındaki kargaşa ve sosyal sınıflar arası uçurumdan dolayı tutunacak hiçbir şey bulamayarak nihilizim akımına kapıldıklarına da varılabilir. Eserdeki bu sosyal sınıf çatışması ve Bazarov’un bununla ilgili olan iç çatışması, Anna Sergeyevna’ya olan aşkı ile zirve noktasına ulaşır. Bazarov, aralarındaki sınıf farkı nedeniyle bir soylu olan Anna Sergeyevna ile birlikte olmasının imkânsız olduğunu bilmesine rağmen vazgeçemez ve bu onu kahreder. Onun ve tüm diğer soyluların karşısında, kendini küçümseyerek ve sadece bir köy hekiminin oğlu olduğunu söylerek, nihilistliği  ve aşırı aykırı fikirleriyle Bazarov,aslında kendini var etmeye çalışmaktadır. Bu konudaki öfkesini ve sistem karışısında hissettiği çaresizliği Anna Sergeyevna’ya söylediği ‘’.. hem aramızda öylesine bir uçurum var ki..’’ ve ‘’Ayrıca büyük bölümü bize bağlı olmayan gelecek üzerine konuşmanın, düşünmenin ne gereği var?(Turgenyev,127) sözleri çok iyi ortaya koyar.Bazarov’un sisteme ve üst sınıfa karşı olan bu öfkesi Arkadiy’le kendi babasının yanında kaldığı kısım da iyi ortaya koyar. Turgenyev, bu mekân değişikliği ile yapıtın önceki kısımlarında gördüğümüz aristokrat evleri ve yaşam tarzı ile baba Bazarov’un orta sınıf taşra yaşamı arasındaki farkları okuyucuya yansıtmıştır. Bazarov’un babasının evinde sürekli memnuniyetsiz ve tatminsiz olması, babasının Arkadiy’den her şey için özür dilemesinden ve kendini aristokratlardan aşağıda görmesinden duyduğu rahatsızlık sınıflı toplum yapısı ile ilgili yaşadığı iç çatışmanın en büyük göstergeleridir.  
Nitekim Turgenyev ‘’Babalar ve Oğullar’’ romanında, yazıldığı dönem olan 1860’larda Rusya’nın içinden geçtiği zor ve çalkantılı dönemi, toplumun sosyal ve kültürel yapısı hakkındaki realist gözlemlerinden yola çıkarak işlemiştir. Bu realist yapıt, dramatik sahneleme ve toplumun farklı tabakalarından seçilen karakterler ile dönemin toplum yapısını okuyucuya aktarma amacı gütmüştür. Yapıtta, Petroviçler, Anna Sergeyevna ve Bazarov gibi çatışan karakterler aracılığı ile Rusya’nın içinde bulunduğu bunalımlı durum ve bu duruma getirilecek çözüm hakkında farklı görüşler işlenir. 

1 comment:

  1. Merhabalar,

    ‘’Babalar ve Oğullar’’ kitabı hakkındaki yorumlarınız için teşekkürler. Bu kitabı uzun zamandır okumayı çok istiyordum ve nihayet ben de okuyup bitirdim. Uzun süre etkisinden çıkamadığım ve Bazarov karakteriyle hafızama kazınan bir roman olmuştu. Kitapta ele alınan kuşak çatışmasıyla birlikte, karakterlerin psikolojik çözümlemeleri, beni çok etkilemişti. Kitaptan en sevdiğim alıntı da şu olmuştu:

    ‘’ İnsanın kişiliği kaya gibi dayanıklı olmalı, çünkü her şey onun üzerine kurulur.’’
    Kitap yorumumun devamını okumak isterseniz sizinle de paylaşmak isterim: https://www.ebrubektasoglu.com/yazi/kitap-yorumu-turgenyev-babalar-ve-ogullar/

    Keyifli okumalar dilerim, saygılarımla…

    ReplyDelete

THE VW SCANDAL AND THE GERMAN MODEL OF CAPITALISM

https://www.ft.com/content/47f233f0-816b-11e5-a01c-8650859a4767 The article that is referenced in the essay can be accessed through the ...