Hollanda, Britanya ve
Mutlakiyetçilik
Avrupa tarihini birleştiren
önemli öğelerden biri modern devletlerin oluşum sürecidir. Gerek Fransa gibi
oldukça merkezi bir devlet olsun, gerek Britanya gibi göreceli daha az merkezi
devletler olsun, modern Avrupa devletlerinin oluşumunun kökleri 17. Yüzyılın
başlarından 18. Yüzyılın ortalarına olan süreçte yatar.
Ortaçağ’ın sonlarında bölgesel
monarşilerin birleştirilmesi, konsolide edilmesi vakası ile karşılaşırız. O
zamanlarda İngiltere, Fransa ve İspanya gibi monarşiler var olmasına rağmen,
gücün asıl merkezileştiği dönem 17. Yüzyılın ortalarıdır ve bunun gerçekleşmesi
belli birtakım sosyal yapılara bağlı olmuştur.
Hollanda ve İngiltere bu
mutlakiyetçiliğin gerçekleşmediği iki önemli ülkedir. İkisinde de hem benzer
hem de farklı koşullardan dolayı mutlakiyetçi bir devlet oluşmamıştır. Nitekim
1650 ile 1750 arasında Kıta Avrupası’nın büyük devletlerinin hükümdarları
nüfuzlarını artırmış, güçlenmişlerdir. Bunun genel olarak iki yönü olmuştur;
yönettikleri insanlardan daha fazla mal, kaynak vs. elde edebilme ve kendi
hanedan mallarını komşu krallıkların zararına olmak üzere artırma, (evlilik
veya savaş yoluyla küçük devletleri temizleme).
Burada 30 Yıl Savaşları
(1618-1648) önemlidir. Katolikler ve Protestanlar arasında dini bir savaş
olarak başladığı kabul edilen bu savaşlar 2 Katolik hanedanın (Avusturya ve
Fransa) güç kavgasına dönüşmüştür
(hanedan topraklarını genişletme, halk üzerindeki otoriteyi artırma). Bu
modern devletlerin oluşum süreci ile ilgili büyük resmin görülmesi açısından
önemlidir. Kıta Avrupası’nda mutlakliyetçiğin geliştiği devletler Fransa (14.
Louis), Prusya (Büyük Frederick), Rusya (Büyük Petro), Avusturya ve İsveç’tir.
Peki Mutlakiyetçi yönetim ne
demektir? Yönetimin bir kişinin elinde olması ve diğerlerinin bu güce meydan
okuyamayacak bir konumda olmaları. Kişisel veya hanedan yönetimini mutlakiyetçi
hale getirip, bir soyutlama olarak devlete veya millete sadakate değil,
kişiye/hanedana sadakate bağlı rejimdir.
Mutlak hükümdarlar, kanun yapıp
vergi alırlar ve bu işleri yapmak için de bir bürokrasiye ihtiyaç duyarlar.
Bürokrasinin gelişmesi bu yüzden modern devletlerin oluşum sürecinin önemli bir
parçasıdır. Bu hükümdarların istemediği şey kendi güçlerine engel oluşturan
başka küçük devletler veya imtiyazlı statüde bulunan kentlerdir. Zamanla bu
kentlerin surlarını yıkmış, onları da merkeze bağlamışlardır.
Bu dönemde hükümdar, sıradan
insanların hayatına önceki dönemlerde olduğundan çok daha fazla girmiştir.
İmtiyazlı kentler ve yerel
yönetimler zayıflatılmıştır bu dönemde.
Büyük ve sürekli ordular da
mutlakiyetçi yönetimlerin önemli bir parçasıdır. Bunlar hükümdarın otoritesini
dayatma önemli bir aracı olmuşlardır. Hükümdara karşı bir hareket olduğunda
hemen oraya ışınlanamasalar da ordunun eninde sonunda gelip olayı bastıracağı
bilinir ve bu yüzden caydırıcı bir güçtür. Eskiden barış zamanında büyük
ordular hazır bulundurulmazken, artık hem barış hem savaş zamanı büyük bir ordu
hazır bulundurulmaktadır. Askeri bütçe barış zamanında bile devlet bütçesinin
yarısına tekabül eder.
Mutlakiyetçiliğin 30 yıl
savaşları veya İngiliz İç Savaşı gibi büyük savaşlar sonrası kamu düzenini ve
devlet otoritesini korumak için bir tepki olduğunu düşünenler de vardır. Çünkü
bu savaşlar Avrupa’yı epey etkilemiş, orta Avrupa’nın bazı kısımlarında nüfusun
yüzde 25’i ölmüştür.
Soyluların gücü azalmış ve
soylular hükümdarın yönetimdeki küçük ortağı olmayı kabul etmişlerdir.
Özel ordular zamanla kaybolmuş,
merkezi devletin orduları güçlenmiştir. Soylular ise artık kendi bölgesel
ordularına sahip olmak yerine, merkezi devletin ordusunda yüksek mevkilere
yerleştirilmişlerdir. Soylular ile mutlakiyetçi hükümdar arasındaki ilişkiler
gergin olmuş ve hükümdar soyluları daima kontrol ve gözetim altında tutmaya
uğraşmıştır.
Aynı zamanda bu tip rejimlerde
hem hükümdarın meşruiyetini tanrıdan aldığı algısı güçlü olmuş ve hem de
hükümdarın bir baba gibi olması gerektiği kabul görmüştür. ‘’Bu büyük
hükümdarın görevi halkı korumaktır ve onun zaferi ve başarısı halkın da zaferi
ve başarısıdır.’’ Thomas Hobbes, bu rejimlerin kuramını geliştirmiştir. Tanık
olduğu kaos ve isyanlar karşısında çözümün güçlü merkezi bir devlette olduğu
kanaatine varmıştır Hobbes, nitekim İngiltere İç Savaşı’nın sonucu bu
olmamıştır. Kıta Avrupası 30 yıl Savaşlarında harap olmuşken, bir sürü kanlı
katliam vuku bulmuşken, bu bazı yerlerde asilleri ve genel halkı korkutmuş daha
güçlü merkezi bir devlet fikrine sıcak bakmalarını sağlamıştır.
İngiltere ve Hollanda:
İngiltere ve Hollanda sosyal yapı
bakımından benzerdirler ve Fransa’dan epey farklıdırlar. O dönemde Avrupa’da
oransal olarak en büyük orta sınıfa ve en yüksek şehirleşme oranına sahip
ülkelerdir (Kuzey İtalya ile birlikte; ki Kuzey İtalya da günümüz İtalya’sı da
Fransa gibi merkezi değildir). İngiltere’de seçkinler arasındaki geçişkenlik
yüksek olmuş ve imtiyaz asıl olarak soydan değil paradan ve topraktan
gelmiştir. Bu yüzden İngiliz
aristokrasisi ticarete ve sanayiye Prusya , İspanya ve Fransa aristokrasisinden
daha fazla katılmıştır (buralarda ise aristokrasinin bu işlere katılması yersiz
ve aşağı bir şey olarak görülmekte idi).
Amsterdam orta sınıf tüccarların
baskın olduğu bir kent olmuş, Hollanda aristokrasisi kırsal alanda güney
Hollanda’da yaşamış ve Amsterdam’da etkin olmamıştır. İki ülkede de bu orta sınıf
siyasi hak talep etmiş, imtiyaz talep etmiştir.
Burjuva sözcüğü hem bir sosyal
bir sınıfı betimler hem de şehirli manasına gelir. Şehirli olmak da yerel karar
alma mekanizmalarını beraberinde getirir. Mutlakiyetçilik öncesi şehirler daha
özerkken, mutlakiyetçi hükümdarlar bunu azaltmaya çalışmış, dolayısıyla
burjuvazi ile bir mücadeleye girmişlerdir. Burjuvazi de bu özerkliği korumak ve
siyasette daha fazla söz hakkı istemiştir.
Mutlakiyetçiliği bir tehdit
olarak gören burjuvazi İngiliz İç Savaşı’nda buna karşı savaşmış ve sonuç
federalist ve az merkezileşmiş bir devlet yapısı olmuştur.
Hollanda’nın kökleri de bir iç
savaşa dayanır, İspanyol mutlakiyetçi devletine karşı bir bağımsızlık savaşı.
1648 Westfalya anlaşması ile de bu bağımsızlık tanınır. Hollandalıların
kolektif hafızasında ve Hollandalılık kimliğinde bunun önemi büyüktür.
Hollandalılar için tehdit daima İspanya’nın büyük bir ordu göndermesi ve
hakimiyeti altındaki en zengin eyaletinden (Hollanda) daha fazla vergi alması
olmuştur.
Nitekim İngilizler de
Hollandalılarda daima büyük mutlakiyetçi hükümdarlar tarafından sömürülme, yok
edilme tehdidini duyumsamışlardır. İngiliz ulusal kimliği kendini Fransa’ya,
mutlakiyetçiliğe ve Katolikliğe karşı tanımlamış, Hollanda ulusal kimliği de
kendini Fransa, İspanya, Katoliklik ve mutlakiyetçiliğe karşı tanımlamıştır.
İngiliz İç Savaşı’nın
nedenlerinden biri kralların parlamentoya yeterince söz hakkı vermemesidir.
Parlamento’nun meşruiyeti ve haklarına kral tarafından saygı gösterilmesi
gerektiği, her İngiliz erkeğinin özgür doğduğu 1215 Magna Carta’dan beri
Britanya’nın kolektif hafızasında yer alan bir şeydir. Dolayısıyla halkın
gözünde kral kırmızı çizgiyi aşar parlamentoyu dikkate almayarak.
Bu yazı ile ilgili olarak 1648 Vestfalya
Barışı ve bu anlaşma ile kurulan çoklu devletler sistemi ile ilgili yazım yakın
zamanda yayınlanacaktır.
Konu hakkında kaynaklar:
The Dutch Republic: Its Rise, Greatness, and Fall, 1477-1806 - Jonathan Israel
https://www.amazon.com/Dutch-Republic-Greatness-1477-1806-History/dp/0198207344
http://oyc.yale.edu/history/hist-251 Yale Open Courses Early Modern England
https://www.youtube.com/watch?v=tVbJUZXRI-g John Merriman Mutlakiyetçilik ve Devlet
https://www.youtube.com/watch?v=kADfXv4fra4 John Merriman Hollanda ve İngiltere'nin istisnai durumu
https://economics.mit.edu/files/4469 Institutions as a Fundamental Cause of Economic Growth - Daron Acemoğlu, Simon Johnson, James Robinson
http://www.louis-xiv.de/index.php?id=30 Louis 14th and Absolutism
States of Credit: Size, Power, and the Development of European Polities (The Princeton Economic History of the Western World)
https://www.amazon.com/States-Credit-Development-European-Princeton/dp/0691166730
Politics and Culture in International History - Adda Bozeman
https://www.amazon.com/Politics-Culture-International-History-Ancient/dp/1560007354
Coercion, Capital and
European States, A.D. 990 - 1992 - Charles Tilly
https://www.amazon.com/Coercion-Capital-European-States-D/dp/1557863687/ref=pd_rhf_dp_1?_encoding=UTF8&pd_rd_i=1557863687&pd_rd_r=1CEZ9XXKE0HZMPCMSG3M&pd_rd_w=a7i6n&pd_rd_wg=2LncN&psc=1&refRID=1CEZ9XXKE0HZMPCMSG3M
A Concise Economic History of the World: From Paleolithic Times to the Present – Larry Neal, Rondo Cameron
https://www.amazon.com/Concise-Economic-History-World-Paleolithic/dp/0199989761
No comments:
Post a Comment