Saturday, October 14, 2017

Hollanda, Britanya ve Mutlakiyetçilik

Hollanda, Britanya ve Mutlakiyetçilik
Avrupa tarihini birleştiren önemli öğelerden biri modern devletlerin oluşum sürecidir. Gerek Fransa gibi oldukça merkezi bir devlet olsun, gerek Britanya gibi göreceli daha az merkezi devletler olsun, modern Avrupa devletlerinin oluşumunun kökleri 17. Yüzyılın başlarından 18. Yüzyılın ortalarına olan süreçte yatar.
Ortaçağ’ın sonlarında bölgesel monarşilerin birleştirilmesi, konsolide edilmesi vakası ile karşılaşırız. O zamanlarda İngiltere, Fransa ve İspanya gibi monarşiler var olmasına rağmen, gücün asıl merkezileştiği dönem 17. Yüzyılın ortalarıdır ve bunun gerçekleşmesi belli birtakım sosyal yapılara bağlı olmuştur.
Hollanda ve İngiltere bu mutlakiyetçiliğin gerçekleşmediği iki önemli ülkedir. İkisinde de hem benzer hem de farklı koşullardan dolayı mutlakiyetçi bir devlet oluşmamıştır. Nitekim 1650 ile 1750 arasında Kıta Avrupası’nın büyük devletlerinin hükümdarları nüfuzlarını artırmış, güçlenmişlerdir. Bunun genel olarak iki yönü olmuştur; yönettikleri insanlardan daha fazla mal, kaynak vs. elde edebilme ve kendi hanedan mallarını komşu krallıkların zararına olmak üzere artırma, (evlilik veya savaş yoluyla küçük devletleri temizleme).
Burada 30 Yıl Savaşları (1618-1648) önemlidir. Katolikler ve Protestanlar arasında dini bir savaş olarak başladığı kabul edilen bu savaşlar 2 Katolik hanedanın (Avusturya ve Fransa) güç kavgasına dönüşmüştür  (hanedan topraklarını genişletme, halk üzerindeki otoriteyi artırma). Bu modern devletlerin oluşum süreci ile ilgili büyük resmin görülmesi açısından önemlidir. Kıta Avrupası’nda mutlakliyetçiğin geliştiği devletler Fransa (14. Louis), Prusya (Büyük Frederick), Rusya (Büyük Petro), Avusturya ve İsveç’tir.
Peki Mutlakiyetçi yönetim ne demektir? Yönetimin bir kişinin elinde olması ve diğerlerinin bu güce meydan okuyamayacak bir konumda olmaları. Kişisel veya hanedan yönetimini mutlakiyetçi hale getirip, bir soyutlama olarak devlete veya millete sadakate değil, kişiye/hanedana sadakate bağlı rejimdir.
Mutlak hükümdarlar, kanun yapıp vergi alırlar ve bu işleri yapmak için de bir bürokrasiye ihtiyaç duyarlar. Bürokrasinin gelişmesi bu yüzden modern devletlerin oluşum sürecinin önemli bir parçasıdır. Bu hükümdarların istemediği şey kendi güçlerine engel oluşturan başka küçük devletler veya imtiyazlı statüde bulunan kentlerdir. Zamanla bu kentlerin surlarını yıkmış, onları da merkeze bağlamışlardır.
Bu dönemde hükümdar, sıradan insanların hayatına önceki dönemlerde olduğundan çok daha fazla girmiştir.
İmtiyazlı kentler ve yerel yönetimler zayıflatılmıştır bu dönemde.
Büyük ve sürekli ordular da mutlakiyetçi yönetimlerin önemli bir parçasıdır. Bunlar hükümdarın otoritesini dayatma önemli bir aracı olmuşlardır. Hükümdara karşı bir hareket olduğunda hemen oraya ışınlanamasalar da ordunun eninde sonunda gelip olayı bastıracağı bilinir ve bu yüzden caydırıcı bir güçtür. Eskiden barış zamanında büyük ordular hazır bulundurulmazken, artık hem barış hem savaş zamanı büyük bir ordu hazır bulundurulmaktadır. Askeri bütçe barış zamanında bile devlet bütçesinin yarısına tekabül eder.
Mutlakiyetçiliğin 30 yıl savaşları veya İngiliz İç Savaşı gibi büyük savaşlar sonrası kamu düzenini ve devlet otoritesini korumak için bir tepki olduğunu düşünenler de vardır. Çünkü bu savaşlar Avrupa’yı epey etkilemiş, orta Avrupa’nın bazı kısımlarında nüfusun yüzde 25’i ölmüştür.
Soyluların gücü azalmış ve soylular hükümdarın yönetimdeki küçük ortağı olmayı kabul etmişlerdir.
Özel ordular zamanla kaybolmuş, merkezi devletin orduları güçlenmiştir. Soylular ise artık kendi bölgesel ordularına sahip olmak yerine, merkezi devletin ordusunda yüksek mevkilere yerleştirilmişlerdir. Soylular ile mutlakiyetçi hükümdar arasındaki ilişkiler gergin olmuş ve hükümdar soyluları daima kontrol ve gözetim altında tutmaya uğraşmıştır.
Aynı zamanda bu tip rejimlerde hem hükümdarın meşruiyetini tanrıdan aldığı algısı güçlü olmuş ve hem de hükümdarın bir baba gibi olması gerektiği kabul görmüştür. ‘’Bu büyük hükümdarın görevi halkı korumaktır ve onun zaferi ve başarısı halkın da zaferi ve başarısıdır.’’ Thomas Hobbes, bu rejimlerin kuramını geliştirmiştir. Tanık olduğu kaos ve isyanlar karşısında çözümün güçlü merkezi bir devlette olduğu kanaatine varmıştır Hobbes, nitekim İngiltere İç Savaşı’nın sonucu bu olmamıştır. Kıta Avrupası 30 yıl Savaşlarında harap olmuşken, bir sürü kanlı katliam vuku bulmuşken, bu bazı yerlerde asilleri ve genel halkı korkutmuş daha güçlü merkezi bir devlet fikrine sıcak bakmalarını sağlamıştır.

İngiltere ve Hollanda:

İngiltere ve Hollanda sosyal yapı bakımından benzerdirler ve Fransa’dan epey farklıdırlar. O dönemde Avrupa’da oransal olarak en büyük orta sınıfa ve en yüksek şehirleşme oranına sahip ülkelerdir (Kuzey İtalya ile birlikte; ki Kuzey İtalya da günümüz İtalya’sı da Fransa gibi merkezi değildir). İngiltere’de seçkinler arasındaki geçişkenlik yüksek olmuş ve imtiyaz asıl olarak soydan değil paradan ve topraktan gelmiştir.  Bu yüzden İngiliz aristokrasisi ticarete ve sanayiye Prusya , İspanya ve Fransa aristokrasisinden daha fazla katılmıştır (buralarda ise aristokrasinin bu işlere katılması yersiz ve aşağı bir şey olarak görülmekte idi).
Amsterdam orta sınıf tüccarların baskın olduğu bir kent olmuş, Hollanda aristokrasisi kırsal alanda güney Hollanda’da yaşamış ve Amsterdam’da etkin olmamıştır. İki ülkede de bu orta sınıf siyasi hak talep etmiş, imtiyaz talep etmiştir.
Burjuva sözcüğü hem bir sosyal bir sınıfı betimler hem de şehirli manasına gelir. Şehirli olmak da yerel karar alma mekanizmalarını beraberinde getirir. Mutlakiyetçilik öncesi şehirler daha özerkken, mutlakiyetçi hükümdarlar bunu azaltmaya çalışmış, dolayısıyla burjuvazi ile bir mücadeleye girmişlerdir. Burjuvazi de bu özerkliği korumak ve siyasette daha fazla söz hakkı istemiştir.
Mutlakiyetçiliği bir tehdit olarak gören burjuvazi İngiliz İç Savaşı’nda buna karşı savaşmış ve sonuç federalist ve az merkezileşmiş bir devlet yapısı olmuştur.
Hollanda’nın kökleri de bir iç savaşa dayanır, İspanyol mutlakiyetçi devletine karşı bir bağımsızlık savaşı. 1648 Westfalya anlaşması ile de bu bağımsızlık tanınır. Hollandalıların kolektif hafızasında ve Hollandalılık kimliğinde bunun önemi büyüktür. Hollandalılar için tehdit daima İspanya’nın büyük bir ordu göndermesi ve hakimiyeti altındaki en zengin eyaletinden (Hollanda) daha fazla vergi alması olmuştur.
Nitekim İngilizler de Hollandalılarda daima büyük mutlakiyetçi hükümdarlar tarafından sömürülme, yok edilme tehdidini duyumsamışlardır. İngiliz ulusal kimliği kendini Fransa’ya, mutlakiyetçiliğe ve Katolikliğe karşı tanımlamış, Hollanda ulusal kimliği de kendini Fransa, İspanya, Katoliklik ve mutlakiyetçiliğe karşı tanımlamıştır.
İngiliz İç Savaşı’nın nedenlerinden biri kralların parlamentoya yeterince söz hakkı vermemesidir. Parlamento’nun meşruiyeti ve haklarına kral tarafından saygı gösterilmesi gerektiği, her İngiliz erkeğinin özgür doğduğu 1215 Magna Carta’dan beri Britanya’nın kolektif hafızasında yer alan bir şeydir. Dolayısıyla halkın gözünde kral kırmızı çizgiyi aşar parlamentoyu dikkate almayarak.
Bu yazı ile ilgili olarak 1648 Vestfalya Barışı ve bu anlaşma ile kurulan çoklu devletler sistemi ile ilgili yazım yakın zamanda yayınlanacaktır.


Konu hakkında kaynaklar:

The Dutch Republic: Its Rise, Greatness, and Fall, 1477-1806 - Jonathan Israel
https://www.amazon.com/Dutch-Republic-Greatness-1477-1806-History/dp/0198207344

http://oyc.yale.edu/history/hist-251 Yale Open Courses Early Modern England

https://www.youtube.com/watch?v=tVbJUZXRI-g John Merriman Mutlakiyetçilik ve Devlet

https://www.youtube.com/watch?v=kADfXv4fra4 John Merriman Hollanda ve İngiltere'nin istisnai durumu

https://economics.mit.edu/files/4469 Institutions as a Fundamental Cause of Economic Growth - Daron Acemoğlu, Simon Johnson, James Robinson

http://www.louis-xiv.de/index.php?id=30 Louis 14th and Absolutism

States of Credit: Size, Power, and the Development of European Polities (The Princeton Economic History of the Western World)
https://www.amazon.com/States-Credit-Development-European-Princeton/dp/0691166730

Politics and Culture in International History - Adda Bozeman
https://www.amazon.com/Politics-Culture-International-History-Ancient/dp/1560007354

Coercion, Capital and European States, A.D. 990 - 1992 - Charles Tilly
https://www.amazon.com/Coercion-Capital-European-States-D/dp/1557863687/ref=pd_rhf_dp_1?_encoding=UTF8&pd_rd_i=1557863687&pd_rd_r=1CEZ9XXKE0HZMPCMSG3M&pd_rd_w=a7i6n&pd_rd_wg=2LncN&psc=1&refRID=1CEZ9XXKE0HZMPCMSG3M

A Concise Economic History of the World: From Paleolithic Times to the Present – Larry Neal, Rondo Cameron
https://www.amazon.com/Concise-Economic-History-World-Paleolithic/dp/0199989761








No comments:

Post a Comment

THE VW SCANDAL AND THE GERMAN MODEL OF CAPITALISM

https://www.ft.com/content/47f233f0-816b-11e5-a01c-8650859a4767 The article that is referenced in the essay can be accessed through the ...