Wednesday, June 14, 2017

ADDA BOZEMAN VE BİZANS OKUMALARI 2

ADDA BOZEMAN VE BİZANS OKUMALARI 2
Bizans ile Roma ilişkilerinin arka planı Hristiyanlığın temel birlik teorisine dayanmaktadır ve bu da iki tarafın da tüm Hristiyan dünyasını birleştirme arzusunu beraberinde getirmektedir. Konstantinopolis ve Roma bu birliğin anlaşma ile de savaş ile de gerçekleştirilemeyeceğini anladığında ikisi de kendini evrensel (universitas) ilan etmiş ve ötekinin Roma İmparatorluğunun tek mirasçısı ve Hristiyanlığın tek lideri olma iddiasını tanımamıştır. Üstünlük için verilen bu mücadele Batı Roma tarafından daha ciddiyetle gerçekleştirilmiştir, bunun nedeni ise Batı’da imparator ile papa arasındaki mutlak egemenlik mücadelesinde yatar. Papa da imparator da birbirinin iddiasını çürütmek için hep fırsat kolladığından, kendi katıtutumlarını Bizans ile ilişkilerinde gevşetme lüksüne sahip olmamışlardır. Kutsal Roma İmparatorluğunu şekillendiren bu ikili mücadele aynı zamanda Doğu Roma İmparatorluğuna olan tutumları da şekillendirmiştir.
DEVLET VE DİN İLİŞKİSİ
İki siyasi oluşum ve devlet geleneği arasındaki farklardan belki de en belirgin olanı devlet ile dinin ilişkisidir. Doğu Romada (Bizans) kilise devletin bir parçasıdır, imparator hem devletin hem dinin başıdır, Batı’daki gibi papa ile imparator arasındaki mücadele yoktur. Bizans İmparatorluğunun görevlileri tüm iç ve dış siyasette mutlak kontrol sahibidirler ve erken bir tarihte teolojik meselelerin siyasi meselelere tabi kılınması prensibi kabul edilmiştir.  
DEVLETİN BEKASI VE SINIRLARI KORUMAK
Öncelikle akılda tutulması gereken bir nokta, Bizans’ın farklı diller konuşan, farklı ırksal özelliklere sahip, farklı kültürlere sahip bir sürü topluluğu geniş bir coğrafyada yöneten bir imparatorluk olmasıdır. Bizans’ın sınırlarının ötesinde de yine çeşitli göçebe ve yerleşik daha az gelişmiş kabul edilen topluluklar yaşamaktaydı ve tüm bu topluluklar da Bizans’ın kültürel yörüngesindeydi (Avarlar, Bulgarlar, Peçenekler, Ruslar, Selçuklu Türkleri vb.). Zamanla, Bizans yönetimi tüm bunların sadece savaş ve ordu ile kontrol edilemeyeceğini anlamış ve devletin bekası adına köklü bir devlet ve diplomasi geleneği geliştirmiştir.  Örneğin Bizans, sınırlarının hemen ötesinde yaşayan bu daha az gelişmiş saydığı güçsüz toplulukları kendisi ile daha güçlü başka devletler (Batı Roma, Persler, İslam devleti) arasında bir kalkan olarak kullanmış, zaman zaman kendini savunurken bu barbar diye nitelendirdikleri devletleri Batı Roma veya Perslere karşı kullanmıştır.
Yani devlet geleneğinin ilgilendiği ana sorun, sınırları ve devleti korumak olmuştur. Bizans Devleti her zaman başka devletlerin arasındaki rekabeti kendi lehine kullanmayı bir prensip olarak almıştır. Bizans, coğrafi konumu gereği birçok başka kültür ile yakın temas ve karşılıklı etkileşim içinde olmuştur (İran, Mısır, Arap bölgeleri, diğer Ortadoğu toplumları ve daha uzakta Orta Asyadaki topluluklar) ve bu siyasi seçkinleri yararlı (veya zararsız) etkileri ile devletin bekasını ve birliğini tehdit eden etkilerden ayırmak zorunda kılmıştır. Dolayısıyla Bizans dış siyasette devletin çıkarları için dışarıdan gelen tüm kültürel etkileri kontrol altına almaya çalışmış ve her meseleye uygun farklı politikalar geliştirmiştir.
Bu politikaları belirlemek zor bir iş olmuş ve Bizans entelijansiyası burada büyük rol üstlenmiştir, tabii ki bu çok dinamik siyasi ortamda esnek bir politika bir izlenmesi gerekmişken, hırslı ve güçlü karakterli bazı imparatorların kişiliklerinin etkisini (imparatorun yetkileri neredeyse sınırsızdı) de göz ardı etmemek gerek.
BİZANS BÜROKRASİSİ
Ek olarak, din işlerinde olduğu gibi hukuk da devlete tabii kılınmış ve hukuk seküler devlet memurları tarafından devletin mutlak hükümdarının kontrolü altında uygulanmıştır. Bu Bizansta eski Romalı hukukçuların entelektüel geleneğini devralmış bir kamu hizmetkarları sınıfının doğmasını beraberinde getirmiştir. Batı Hristiyan dünyasının din adamları veya eğitimsiz askerler tarafından yönetildiği bir dönemde, Bizans resmi bir alim bürokrat sınıfı tarafından yönetilmekteydi.  Bu sınıf imparatorluğun tüm tebaasına açıktı ve farklı milletlerden oluşan, kendi profesyonel standartlarına sahip bir bürokrat sınıfı oluştu. Devasa imparatorluğun yönetimi bu alimlere bağlıydı ve imparatorun onların görüşlerini yok sayma lüksü yoktu.
Tüm Bizans diplomasisi peşin hükümlü, eski teorilerdense bütün devlet yönetiminin insan duyarlılıklarını iyi yönetmeye bağlı olduğu önermesine dayanıyordu. Dış siyasette de aynı gaye için uğraş veriliyordu, devletin gücü ve prestijinin korunması. Bir zaman sonra Bizans İmparatorluğu artık askeri ve iktisadi anlamda zayıflamış olsa da, kendini çoğu zaman olduğundan daha güçlü göstermeyi başarmış, bunu yaparken gelişmiş propaganda sistemleri kullanmış, insanların hislerini, düşüncelerini başarılı bir şekilde kendi lehine şekillendirmiştir. Barbar liderlerine verilen ünvanlar, yabancı diplomatlara yapılan muamele, tüm yabancı ziyaretçilere devletin belirli bir şekilde yansıtılması vb. tüm eylemler bu amaç doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.
DEVLET BABA
Greko-Hrisitiyan geleneğinde hükümdarın tebaasına bir baba gibi hükmetmesi, insancıl bir şekilde yönetmesi güçlüdür (philantrophia), bu geleneğin yanısıra tebaadan çekince ve korku da bu tarz tutumların gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Halkın iradesine boyun eğmediği düşünülen hükümdarların kolay bir şekilde isyanlarla, suikastlarla ve rejimi itibarsızlaştırmak için şiddet içeren eylemlerle karşılaşacağı iyi kavranmıştır. Aynı zamanda, her Bizans hükümdarı uzun bir Yakındoğu hükümdarları dizisinin mirasçısı olduğunun farkında olduğu için, Yakındoğu siyasi geleneğinde başarılı bir darbenin, gücün zorla ele geçirilmesi değil gücün tanrısal bir şekilde doğru insana/gruba aktarılması olarak algılandığının da bilincindedir.  
DEVLET YÖNETİMİNDE SEMBOL KULLANIMI VE PROPAGANDA
Bizanslılar mimaride, Hristiyan liturjisinde, hukukta, diplomaside ve saray görgü kurallarında usta idiler ve resimlerin, imajların ve sembollerin insan ilişkilerini yönetmedeki yerini (gerek iç siyaset gerek dış siyaset de) iyi kavramış idiler. Bizansta sembol kullanımı devletin yönettiği muhtelif gruplar üzerinde (gerek okuryazar olan gerek olmayan) gücünü ve birliğini aksettirdiği uluslararası siyasi bir dil haline dönüşmüştür. Bizans siyasetinin bu yönü Batı Avrupa üzerinde uzun süren bir etkiye sahip olmuştur. Tüm Avrupa monarşileri taçlar, kraliyet asaları, ünvanlar, görgü kuralları ve benzerlerini Bizans’ın kullandığı şekilden etkilenerek kullanagelmişlerdir.
Bizans İmparatorluğunun farklı yönlerine kısa kısa değinmeye çalıştım, başka bir yazıda devamını getirmeyi düşünüyorum. Her şeyden önemlisi, yorum ve fikirlerinizi bekliyorum. Yazıda Osmanlı ve Türk tarihi ile ilgilenenlere tanıdık gelecek pek çok husus olduğunu düşünüyorum.

Mehmet Göksu Kayaalp
14 Haziran 2017

 İlginç linkler:
https://www.youtube.com/watch?v=fQ9R2V96jk4 Bizans müziğini merak ediyorsanız.
http://medyascope.tv/etiket/kultur-tarih-sohbetleri/
https://sourcebooks.fordham.edu/source/liudprand1.asp Cremonalı piskopos, tarihçi ve diplomatın İstanbul ziyareti üzerine raporu (Batı Avrupa Bizans ilişkileri açısından önemli)
https://en.wikipedia.org/wiki/Niketas_Choniates Niketas Choniates'in 1204 Latin istilası üzerine yazdıkları.
http://www.kitapyurdu.com/kitap/bizans-muesseselerinin-osmanli-muesseselerine-tesiri/45293.html
http://press.princeton.edu/titles/10201.html




THE VW SCANDAL AND THE GERMAN MODEL OF CAPITALISM

https://www.ft.com/content/47f233f0-816b-11e5-a01c-8650859a4767 The article that is referenced in the essay can be accessed through the ...